Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kuyucaklı Yusuf

Resim
2004'ten beri, yaklaşık 14 yıldır kitaplığımda bulunan ve onlarca kez okumayı deneyip bıraktığım bir kitaptan bahsedeceğim bugün sizlere: Kuyucaklı Yusuf. İlk kez okumayı 5 yıl önce başarabildiğim çok değerli Sabahattin Ali'nin bu romanının da diğer romanları gibi oldukça başarılı olduğunu söylememe sanırım gerek yoktur. Okuduklarım arasında çaresizliği bu denli hissettiğim, bitirdikten sonra da etkisinden uzun süre çıkamadığım bir roman daha olmamıştı. Hiç ihtimal vermesem de Sabahattin Ali'yi hala okumadıysanız umarım bunu da diğer romanlarını da en kısa zamanda okursunuz. Ayrıca Sabahattin Ali Yusuf'un hikayesiyle birlikte kendi hayatından şeyler de anlatmış bizlere. Kitaptaki mekanların kendisinin yaşadığı yerler olması, Yusuf'un ve kendi babasının isimlerinin aynı olması, Yusuf'un da dünyayı anlamaya çalışırken yalnız olması birer tesadüf değildir. Bu romanda Yusuf'un daha küçücükken eşkıyalar tarafından köyünün basılması ve hem yetim hem öksüz kal

Coco

Resim
Evet ben de animasyonların sadece çocuklar için olmadığını, onları sevmenin ve izlemenin yaşı olmadığını düşünenlerdenim. Çok yakın zamanda vizyona giren ve oldukça beğenilen bir filmden bahsedeceğim bugün sizlere: Coco Disney ve Pixar işbirliğiyle hazırlanmış, bir çok ödülün yanında en iyi animasyon film Oscar'ını da alan bir filmden beklentim zaten oldukça yüksekti. Filmin de bu beklentimi karşıladığını ve izleyen her yaştan insanın beğenebileceği bir yapım olduğunu söyleyebilirim. Klasik Holywood filmlerinden de farklı olarak başka bir kültürün konu alınması beni sevindirdi. Evet, olaylar Meksika'da geçiyor. Başkahramanımız Miguel 12 yaşında ve ailesinin tepkilerine rağmen müzikle ilgilenmeyi çok seven bir çocuktur. En büyük kahramanıysa ünlü gitarist Ernesto de la Cruz'dur ve o yıllar önce hayatını kaybetmiştir. Bir gün Miguel onun gitarını bulur ve çalar. Bunu yapması onun Ölüler Diyarı'na geçmesine neden olur. Kendi dünyasına dönmeye çalışırken büyük sırlar

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Resim
Öncelikle belirtmeliyim ki birçok kişinin önerdiği Stefan Zweig’dan okuduğum ilk kitap Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu oldu. O biter bitmez 2 kitabını daha okudum ve gönül rahatlığıyla söylemeliyim ki Stefan Zweig ne yazmışsa okumalıyım, okumalıyız. Bu kitabı da elinize aldığınızda asla tamamını bitirmeden bırakamayacağınıza emin olduğum için sizlere de önermek istiyorum. Fazla kalın bir kitap değil fakat yarattığı etki oldukça büyük. Kendinizi olayların akışına bırakırken aynı zamanda karakterlerin psikolojilerini de düşünmeden edemiyorsunuz. Öyle ki hala bunun bir aşk mı yoksa hastalık mı olduğu sorusunu kendime soruyorum. “Sana, beni asla tanımamış olan sana” Evet, mektup bu cümleyle başlıyor fakat bu kadının hikayesi yıllar önce daha hiç kimsenin haberi yokken sessiz sedasız başlamış. İsminden de anlaşıldığı gibi bir yerlerde, ismini dahi bilmediğimiz bir kadının yıllarca tek başına sürdürdüğü o büyük aşkının hikayesini kendi dilinden okuyoruz. Kitabımızın başkahra

Simyacı

Resim
Birçok yerde önerildiğini gördüğüm, şimdi ise okumakta geç kaldığımı fark ettiğim bir kitaptan bahsedeceğim bugün. Simyacı. Kitapta Santiago isimli bir çobanın mutluluğu arayışı, kendi yolunu bulmak için vazgeçtiği, göze aldığı şeyler konu ediliyor. Konusunun yanı sıra 2 gün içinde elimden düşürmeden okuduğumu, dilinin ve hikayenin akıcılığına hayran olduğumu belirtmek istiyorum. Okurken akışa kendinizi kaptırmamak, düşünmeye başlamamak neredeyse mümkün değil. Bir kere okuyup bir kenara koyulamayacak kadar özel bir kitap olmadığını, zaman geçtikçe tekrar okunması gerektiğini düşündüğümü de söylemeliyim.   Zira kendisi 200 sayfada milyonlarca yıllık dünyaya ışık tutuyor, yaşamlarımıza yol gösteriyor. Yayınevinin yorumları ise şu şekilde: Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye’de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlana’nın ünlü Mesnevi’sinde yer alan bir küçük öyküde